YEDİ ULU OZAN’IN “YEDİ” SEMBOLİZMİ
Yedi sayısı dünya kurulduğundan bu yana insanlığı kendisine hayran bırakmış bir sayıdır. Yedi sayısının sembolizmi hakkında çeşitli dinlerden milletlere ne anlamlar taşıdığı hususunda, ciddi çalışmalar yapılmış ve şunlar paylaşmıştır: Yedi, dört elementi kuşatan ve duyusal güçlere karşılık gelen maddi dörtlemeyle (hava=zekâ, ateş=istenç, su=duygular, toprak=ahlâk) birlikte yaratıcı ilkelerin üçlülüğünü (aktif zekâ, pasif bilinçaltı ve işbirliğinin düzenleyici gücü) içerir. Yedi’nin 3’ü ruhsal, 4’ü maddi iki parçaya bölünmesi Orta Çağ yorumbiliminde çok sık kullanılmıştır.
Antik dönemde toplumda oldukça önemli olan zekâ, cesaret, ölçü ve adalet şeklindeki dört olgunun özellikle Orta Çağ döneminde tanrısal erdemler olan inanç, ümit ve sevgi olguları ile birleşerek yedi erdeme ulaştığı gözlenir (Ulukan, 2012: 185).
Yedi sayısı Babil’de gezegenlerin sayısı olarak bilinir: Güneş, Ay (her ikisi de birer gezegen olmamakla birlikte bu sistemin içinde vardır) Merkür, Mars, Venüs, Jüpiter ve Satürn. Bu yedi gezegen sırasıyla yedi cennetsel kürenin parçasıdır ve bu görüş binlerce yıldır insan imgelemini harekete geçirmiştir.
Kadim Babil Zigurat’ı yedi katlı olup aynı şekilde yedi basamaktan oluşan Sümer kralı Gudea’nın tapınağına, yedi göksel kürenin ziyaretçisini hatırlatmak için “dünyanın yedi kısmının evi” denilmiştir. Hayat ağacı da yedi dalla temsil edilir; her dalın yedi yaprağı vardır ve bu yedi kollu Yahudi tören şamdanının modeli olarak düşünülebilir.
Yedi yalnızca Yakın Doğu’da değil Kolomb öncesi Amerika’da Mayalarda da önemlidir. Mayalar göğün yedi katlı olduğuna inanır ve yediyi yer belirleme simgesi olarak kullanırlardı.
M.Ö. XVIII. yüzyılda Hammurabi zamanında ilk kez ortaya çıkan Babil takvimi ayın aşamalarını esas almış, böylece her ayın yedinci, on dördüncü, yirmi birinci ve yirmi sekizinci günleri belirli etkinliklerden kaçınılması gereken şanssız dönem olarak görülmüştür. Nitekim Yahudilikte de yedinci gün ilahî dinlenme günüdür yani kutsaldır (Schimmel, 1998: 142-143).
Eski Ahit yedilerle doludur. Âdem’den sonraki yedinci kuşakta 777 yıl yaşayan ve 77 kere öcü alınacak olan Lamekin vardır. Nûh’un güvercini 7 gün uçar ve Tufan’ın hazırlıkları 7 gün sürer.
Ödüller ve cezalar 7 kez yinelenir.Yine Eski Ahit’te Erden’de 7 kere yıkanmadan , 7 kere aksıranın ölümden döneceğinden bahsedilir.
Yedi’nin kararsızlığı Firavun’un düşünde 7 semiz ve 7 cılız inek görmesiyle çok iyi ifade edilir.Yedi her şeyi içermesi açısından Bilgeliğin Yedi Sütunu olarak Meseller bölümünde övülür.
Süleyman’ın tapınağına çıkan 7 basamak, Babil tapınaklarının 7 katına denk gelir. Fırat 7 kola ayrılır. Kadim İsrail’de kurban kefaretinde 7 kez kan akıtılır (Schimmel, 1998: 144-145).
Yedi’ye Hristiyan geleneğinde de önem verilir. XIV. yüzyıl Mısır tarihçisi Makrizi (ö. 845/1442), Mısır’daki Hristiyanların (Kıptîler) kendi kiliselerinde 7 büyük ve7 küçük şenlik kutladıklarını bildirmiştir. Meryem’in 7 sevinci ve 7 kederi vardır.
7 sayısı Orta Çağ Hristiyan düşüncesinde o kadar merkezdedir ki Salisburyli John (ö. 1180) XII. yüzyılda yazdığı De septemseptenis adlı kitapta 7 tür bilgelik, 7 güzel sanat, Kutsal Ruh’un 7 armağanı, tefekkürün 7 derecesi, felsefenin 7 temel ilkesi vs.’den bahseder.
Onlara göre 7 evrenselliğin sayısıdır (Aktaran Schimmel, 1998: 148-150). Yedi, Sâmî ve Fars geleneğinde ruhani ve kutsal sayılan 3 ile cismani sayılan 4 sayısını birleştiren en önemli sayı kabul edilir. Hint ve Fars Ârîleri arasında üç, beş ve yedi öncelikli çağrışımları olan sayılardandır ve Mecûsîler’de de kutsal kabul edilmektedir. Özellikle yedi sayısı kendi içinde bütünlük belirtmesi sebebiyle çeşitli milletlerce mistik bir nişan ve işaret çerçevesinde değerlendirilmiştir.
Örneğin Persler’de hukuk ve adaleti yürüten ve yönlendiren Kralın yedi danışmanı kraliyet hâkimlerinden sayılıyordu. Pers ordusu ondalık sistemde bulunmasına rağmen yedi adet saha kumandanı orduyu sevk ve idare etme görevini üstlenmişti. Ayrıca eski zamanlardan beri taptıkları ilâhların sayısı “Ahura Mazda, Güneş, Ay, Hava, Ateş, Su ve Rüzgâr” olmak üzere yediye ulaşıyordu (Öz, 2009: 241). İslam’da da 7’ye önemli bir rol verildiği görülmektedir.
Sâmî kökleri bir yana kadim İran geleneklerinden kaynaklanan bu durum iki kültürel bölge arasındaki değiş tokuştan kaynaklanır. İran bu hâliyle İslami kültürel geleneğin biçimlenmesine katkıda bulunmuştur. Örneğin Mitras kültü10 İran’dan gelmiştir. İranlılar dünyayı 7 iklime ayırmıştır ve İran’ın ulusal destanı olan Firdevsî’nin (ö.411/1020 [?])
Şehnâme’si Rüstem’in 7 kahramanlığını ve İsfendiyar’ın becerilerinden oluşan başka bir yediliyi anlatır (Schimmel, 1998: 158).
Kur’an’a göre Allah dünyayı 7 katlı yaratmıştır.11 Hac’da Mekke’deki Kâbe’nin çevresinde dönmek demek olan tavaf 7 kez yapılmaktadır. Safa ve Merve tepeleri arasında 7 şavt yapılır ve Haccın sonunda Mina’da her defasında 7’şer taşla üç defa şeytan taşlanır. Gelenek, muʻallakat-ı sebʻa yedi askı’yı İslamiyet öncesi Arap şiirinin hazineleri olarak korur.
Hristiyanlığın ilk dönemlerinden beri bilinen 7 uyurlar Kur’an’da da ortaya çıkar. Fâtiha 7 ayetten oluşur (Schimmel, 1998: 159).13 Hadis rivayetlerinde de yedi sayısı yer almıştır. Kur’an’ın yedi harf üzere nazil olması, köpeğin içmesi sebebiyle kirlenen kabın yedi defa yıkanması, secdede vücudun yedi kısmının yere değdirilmesi,bir rivayette büyük günahların yedi sayısıyla sınırlandırılması, cehennemin yedi kapısında iki meleğin görevli olarak bulunması, kurbanlık sığır ve devenin en fazla yedi kimse adına kesilmesi, Allah’ın yedi kişiyi kıyamet gününün gölgesinde gölgelendireceği bunların bir kısmını teşkil eder (Öz, 2009: 241).
Tüm bunlarla birlikte 7, en çok İsmailî mezhebinde ön plandadır. Bu mezhebe Yedinci Şiîler de denir. Buna göre son imam, Hz. Muhammed’den sonra Hz. Ali’ye ve şehit Hz. Hüseyin’e uzanan imamlar zincirinde yedincidir.
İsmailî filozoflar, ilahî yaratılış sözcüğü kün feyekûn’un Hadis rivayetlerinde de yedi sayısı yer almıştır. Kur’an’ın yedi harf üzere nazil olması, köpeğin içmesi sebebiyle kirlenen kabın yedi defa yıkanması, secdede vücudun yedi kısmının yere değdirilmesi, bir rivayette büyük günahların yedi sayısıyla sınırlandırılması, cehennemin yedi kapısında iki meleğin görevli olarak bulunması, kurbanlık sığır ve devenin en fazla yedi kimse adına kesilmesi, Allah’ın yedi kişiyi kıyamet gününün gölgesinde gölgelendireceği bunların bir kısmını teşkil eder (Öz, 2009: 241).
Tüm bunlarla birlikte 7, en çok İsmailî mezhebinde ön plandadır. Bu mezhebe Yedinci Şiîler de denir. Buna göre son imam, Hz. Muhammed’den sonra Hz. Ali’ye ve şehit Hz.
Hüseyin’e uzanan imamlar zincirinde yedincidir. İsmailî filozoflar, ilahî yaratılış sözcüğü kün feyekûn’un (فیكون كن (7 harfindeki 7 ezelî çeşmeden akan ilkeleri bilirler, önce 7 cennet sonra 7 yeryüzünün doğduğunu söylerler.
7 büyük Peygamber (Enoş, Nuh, İbrahim, İshak, Yakub, Musa ve İsa) 7 göksel küreye karşılıkgelir ve her peygamberin 7 yeryüzüne karşılık gelen döneminde 7 imam ortaya çıkar
(Schimmel, 1998: 162-163). Destan ve masallarda, hatta Türk topluluklarının inançlarında ve günlük yaşayışlarında sıkça rastlanan yedi sayısının menşei eski Türk inanışına dayanmaktadır (Yüksel, 1980: 18).
Kam-Şaman inanışlarında yedi ile ilgili kabul ve davranışların yaygınlığı dikkat çekmektedir. Örneğin Tanrı Ülgen yeryüzünde önce yedi kişiyi yaratır. Tanrı Ülgen’in katına ulaşmak için yedi engel aşılmalıdır. Büyü yaparken, kızdırılan demir yedi pınardan, yedi değirmen oluğundan alınan yedi suya atılır (Durbilmez, 2011: 86-87).
Yedi sayısı, Hıtay Devleti zamanında kutsal sayılar arasına girmiş, Göktürk devrinden itibaren kozmolojik bir anlam kazanmış ve “dünya yedi iklimdir” diye söylenmeye başlanmıştır (Ögel, 2014: I/325-326). Anadolu’da ve bütün Türkboylarında kutsal sayılan yedi sayısı ile ilgili olarak şu inanışlar hâkimdir: Altay Türklerine göre ayın tutulması “yedi başlı dev” yüzündendir.
Kırgız Türklerinde Kutup Yıldızında bulunan “Büyük Ayı”ya, “yedi bekçi” denmektedir. Büyük Ayı burcuna Türkler arasında yedi kör, yedi eşek, yedi at, yedi kardeşler, yedi vahşi köpek, yedi han, yedi hırsız, yedi kurt, yedi aygır gibi isimler verilmiştir. Batı Göktürk Kağanı İstemi Kağan, Bizans İmparatoruna yazdığı mektupta kendisinden yedi iklimin hükümdarı olarak bahseder. Manas destanında “yedi yer, yedi kişi, yedi gün, yedi pars, yedi oğul, yedi kadın, yedi bakıcı, yedi yıl, yedi tümen, yedi su” tabirleri geçmektedir.
Orta Asya ve Anadolu Türklerine göre yer yedi kattır. Yine Anadolu’da kutsal ve uğurlu sayılan çok sayıda kullanılış şekilleri vardır. Örneğin, yedi çoban, yedi minare, yedi ilke, yediye gitmek, yedisini görmek, yedi arşın bez, yedi harika, yedi oğul, yedi işlem, yedi taş, yedi basamak, yedinci ay, yedi defa yıkamak, yedi filiz, yedi divan, yedi Mushaf, yedi organ, yedi kamış, yedi gün, yedi gece, yedi mezmurlar, yedi göller, yedi ayet, yedi kıraat, yedi tamu, yedi uyurlar, yedi imam, yedi derviş, yedi rahip, yedi öğüt, yedi gezegen gibi.
Yine yedi sayısının atasözü ve deyimlerde de ayrı bir yeri vardır: Yedi düvele meydan okumak, yedi kat yerin dibine geçmek, yedi mahalleden kovulmak, yedi yerden yamalı, yedi canlı, yedi denizin attığı, yedi kat yabancı, yediden yetmişe kadar, yedi bela, yedi göbek, yedi başlı yılan, insan yedisinde ne ise yetmişinde de odur gibi (Yüksel,1980: 18-21; Yardımcı, 641-642). Son olarak İslami dönem edebiyatına bakıldığında Farsça yazılan çok sayıda eserin isminde yedi sayısının geçtiği görülmüştür.
Örneğin Nizâmî-i Gencevî’nin (ö. 611/1214 [?]) Sâsânî Hükümdarı Behrâm-ı Gûr’un yedi eşinin kendisine anlattığı hikâyelerden oluşan Heft Peyker’i; Molla Câmî’nin (ö. 898/1492) yedi mesneviden oluşan eseri Heft Evreng’i; Hâtifî’nin (ö. 927/1521) Heft Manzar’ı; Âgā Ahmed Ali’nin (ö. 898/1492) yedi mesneviden oluşan Heft Âsumân’ı; Nev‘izâde Atâî’nin (ö.1045/1635) İstanbul hayatından izler taşıyan Heft Hân’ı; Emîn-i Ahmed-i Râzî’nin (ö. 1002/1594) Heft İķlîm’i bu tür eserlerdendir (Öz, 2009: 241).